Buradan, taşraya düşen izlenimlerim, okuduklarım ve televizyonlardaki haber yayınlarına dayanarak söyleyeceklerim var: medya üzerinde yürütülen müdahaleler sadece bir kurumun yayın çizgisini değiştirmekle kalmaz; toplumun bilgi kaynaklarını, güvenini ve demokratik dengeyi zedeler. Tele1 susturulamaz.
Tele1’e kayyum atanması: ne değişir, kim kaybeder?
Kayyum atamaları genellikle hukuki gerekçelerle açıklansa da sonuçları somut ve geniş çaplıdır. Bir kanalın yönetim yapısına dışardan müdahale edildiğinde öncelikle editöryal bağımsızlık yara alır. Kimin haber yaptığı değil, hangi haberin yapılacağı belirleyici hale gelebilir; tartışma, eleştiri ve iktidar denetimi zayıflar. Taşradan bakıldığında bu, yalnızca bir ekran kaybı değil; farklı seslerin, eleştirel bakış açıları ve muhalif sorgulamanın kamu alanından itilmesi demektir.
Bugün Türkiye basın tarihi açısından kara bir gündür
TELE1’e kayyum atanması; ifade ve basın hürriyetine büyük bir darbe vurmuştur. Bu karar anayasal hakların yok sayılmasıdır.
Kanal yöneticisine yöneltilen dayanaksız suçlamalar gerekçe gösterilerek bir televizyon kanalını susturmak; masumiyet karinesini çiğnemek, bağımsız medyayı cezalandırmaktır.
Bu karar hukukun değil, siyasetin hükmettiği bir düzenin göstergesidir.
Demokrasiye, özgür basına ve halkın haber alma hakkına sahip çıkacağız!
Hukuki boyut: hukukun üstünlüğü mü, baskı aracı mı?
Hukuk devletinde idari tedbirlerin hukuka uygunluğu sorgulanmalıdır. Ancak uygulamada kayyum kararları, sorgulama süreçleri ve gerekçelendirmenin şeffaf olmaması, kamuoyunda hukukun nesnel bir araç mı yoksa siyasi tercihleri hayata geçiren bir mekanizma mı olduğu sorusunu doğurur. Bu soru cevapsız kaldıkça, hukukun meşruiyeti zarar görür; yurttaşların devlete ve yargıya güveni sarsılır.
Maddi-manevi zararlar: sadece kurum değil, insanlar da etkilenir
Bir televizyon kanalının faaliyetlerinin kesintiye uğraması, çalışanların iş güvencesi, işsizlik riski ve gelir kaybı demektir. Bunun ötesinde, haber merkezlerinde çalışanların mesleki itibarları, sosyal statüleri ve psikolojileri olumsuz etkilenir. İzleyiciler açısından ise belirli konularda bilgiye erişim kısıtlanır; alternatif yorum ve analizlerden mahrum kalınır. Bu maddi ve manevi kayıplar, uzun vadede toplumun bilgi ekosistemini zayıflatır.
Merdan Yanardağ’ın gözaltı süreci: haber kaynağı mı, ceza mı?
Gözaltı, suç isnadı değilse dahi güçlü bir gözdağı etkisi yaratır. Basında tanınan bir ismin gözaltına alınması, muhabirler ve yorumcular için bir uyarı niteliği taşır: hangi sınırlar içinde konuşulacağına dair belirsiz bir çizgi çizer. Taşradan izlenimim şu: haberlerin aktardığı biçimde gözaltı süreçlerinin takibi, soruşturmanın şeffaf yürütülüp yürütülmediği ve hukuki süreçlerin bağımsızlığı kamuoyunun gündeminde. Gazetecinin sorgulanması habercilik faaliyetinin kendisiyle ilişkilendiriliyorsa, bu durum mesleğin kriminalize edilmesi tehlikesini beraberinde getirir.
Demokrasi, eleştiri ve ‘meşru’ tepkiler
Medya kurumlarına yönelik müdahaleler, demokratik toplumda meşru eleştiri alanını daraltır. Eleştiri kültürü güçlü olduğunda, yönetenler de hesap verir; zayıfladığında ise hataların, yolsuzlukların veya kötü yönetimin görünürlüğü azalır. Televizyonların ve gazetecilerin varlık nedeni, kamuoyunu bilgilendirmek ve iktidarı denetlemektir. Bu nedenle herhangi bir medya kuruluşunun susturulması, demokratik denetimin kendisini zayıflatır.
Taşradan bakınca olan biten: haber dilinin ve algının evrimi
Televizyonlardaki haberler, olayları çerçevelendirir ve halkın algısını şekillendirir. Bir kanalın yayın çizgisi zorla değiştirilirse, haber dili yumuşar, soru soran ton azalır ve alternatif görüşlere yer verilmesi zorlaşır. Taşradan izlenimlerim, izleyicinin güveninin kırılması ve haber kaynağının çeşitliliğinin azalması yönünde. Bu, uzun vadede toplumun kendi sorunlarını farklı açılardan tartışma kapasitesini daraltır.
Medyanın susturulmasına hayır
Tele1’e atanan kayyum ve ardından yaşananlar, sadece kanalın kaderiyle sınırlı değildir. Bu ülkede farklı seslerin, eleştirinin ve araştırmacı haberciliğin varlığı doğrudan kamu yararıdır. Taşradan izlenimlerim, okuduklarım ve televizyonlardaki haberler bana şunu söylüyor: seslerin kırılmasına izin veremeyiz. Tele1 susturulamaz — çünkü susturulmaya çalışılan, aslında toplumun bilgi alma hakkıdır.
(Bu yazı Çağdaş Gazeteciler Derneği Samsun Temsilcisi sıfatıyla, kişisel izlenim, okuma ve televizyon haberlerine dayalı bir değerlendirmedir. Hukuki süreçleri yönlendirme amacı taşımaz; demokratik değerler ve basın özgürlüğü konusunda taşradan bir itirazdır.)