Tarih: 21.07.2025 21:40

ESP Samsun il temsilcisi Fatma Şen Çelik: “Hiçbir düş yarım kalmayacak!”

Facebook Twitter Linked-in

Haber. Mehmet Rebii Özdemir

(SAMSUN)- 20 Temmuz 2015 yılında Suruç'ta IŞID tarafından katledilen 33 kişinin anması için ESP Samsun il temsilciliği tarafından yaşamlarını yitiren Aydan Ezgi Salıcı, Mert Cömert ve Alican Vural'ın mezarları ziyaretinden sonra Samsun Çiftlikte Akbank karşısında basın açıklaması düzenlediler.

ESP (Ezilenlerin Sosyalist Partisi) Samsun il temsilciliği adına Fatma Şen Çelik, basın açıklamasında şu ifadelerde bulundu.

"Suruç Katliamında ailelerimizi, çocuklarımızı, arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı kaybedeli tam 10 yıl oldu. Bizler, tam 10 yıldır adalet arıyoruz. Kalplerimiz 10 yıldır hep birlikte adalet için atıyor. 33 düş yolcumuz, IŞİD tarafından yıkılmış bir kent olan Kobanê'yi yeniden inşa etmek için, Amara Kültür Merkezi'ne doğru yola çıkmasının ardından geçen 10 yılda, onların, bir katliamla yarım bırakılmak istenen düşlerinin peşindeyiz. Bir kez buradan "Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak!" diyoruz. 33 düş yolcumuz bu toprakların dört bir yanından buluşmuş, umudun adı olmuşlardı. Türk'tüler, Kürt'tüler, Çerkez'diler. Lise öğrencisi, üniversiteli, inşaat işçisi, ev emekçisiydiler. Halkların kardeşliğinde, dayanışmada buluşmuşlardı. Kanlı bir katliamla bizim tam da bu değerlerimiz bitirilmek istendi. 33 düş yolcusunun düşleri şimdi onların izinden giden gençlerde, kadınlarda, milyonlarda yaşıyor. Amara Kültür Merkezi'nden yükselen kardeşliğin sesi, 10 yılda mücadelemizle milyonların sesi oldu" diye ifadelerde bulundu.

 

33 düş yolcumuz kusurlu bulundu

ESP Samsun il temsilcisi Fatma Şen Çelik açıklamasında şu ifadelere yer verdi.

"Suruç Katliamı davası ise bu topraklardaki adaletsizliğin, haksızlığın sembolü oldu. Suruç Katliamı davası aydınlatılmadığı süre boyunca adaletsizlikler hep arttı. Suruç Katliamı ile yüzleşilmediği için katliamların ardı kesilmedi. On yıldır bu katliam zincirini, adaletsizlik zincirini kırmak için, Suruç için adalet mücadelesini büyütüyoruz. "Herkes için adalet" diyoruz. Bu on yılda katliamın sorumlusu IŞİD'liler, katliamın siyasi sorumluları, kamu görevlileri değil biz yargılandık. Dönemin Suruç ilçe emniyet müdürü, Suruç TEM büro amiri ve Suruç ilçe istihbarat amiri yargılandı. Göstermelik ceza verdiler. Cezaları 7500 TL'ye çevrildi. 12 takside bölündü. Katledilen 33 canımızın karşılığını bu kadar gördüler. Katliamın siyasi sorumluları ortada olmasına rağmen yargılanmadılar. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, "2015'i anlatsam kimse insan içine çıkamaz" dedi, defalarca kez tanık olarak dinlenmesini talep ettik. Mahkeme tüm taleplerimizi reddetti. Katliamın IŞİD'li sanığı Yakup Şahin bir kez bile duruşmaya getirilmedi. Firari IŞİD'li sanık İlhami Bali'nin aranır durumdayken Konya Devlet Hastanesi'nde tedavi olduğu ortaya çıkarıldı. Suruç'ta katledilen düş yolcularımız "kusurlu" bulundu, Suruç davası cezasızlıkla kapatılmak istendi. Katliamın 10. yılında adalet talebimizi yineliyoruz, Suruç davasında tüm sorumlular yargılansın! Suruç için adalet mücadelesi 10 yılda bu topraklardaki tüm adaletsizliklerin birleştiği nokta oldu. Suruç için adalet mücadelesi, Hendek'ten Soma'ya, Berkin Elvan'dan Hande Kader'e adalet arayışı oldu. Bu topraklarda adalet arayan herkesin yolu Suruç için adalet mücadelesi ile kesişti. 33'ler için adalet mücadelesi milyonlar için adalet mücadelesi oldu. Bizlerle on yıldır bu yolu yürüyen tüm adalet arayışlarını selamlıyoruz. Yüreği adalet için atan herkesi selamlıyoruz.

Bu on yıllık mücadelede adalete kavuşamadan yitirdiklerimiz oldu, bugün burada onları saygıyla anmak istiyoruz. 10 yıldır adalete nefes gibi ihtiyaç duyuyoruz. Bu topraklarda milyonlarca insan adalet talep ediyor. Adaleti mücadelemizle kazanacağımızı biliyoruz, 33'lerin izinde mücadele ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki Suruç Katliamı bu topraklarda yüzleşmenin anahtarıdır. Suruç Katliamı ile yüzleşmeden, tüm sorumlular yargılanmadan bu ülke nefes alamaz. Yüzleşme için, adalet için yüzümüzü Suruç'a dönmeliyiz. Katliamın 10. yılında yeniden haykırıyoruz: Suruç için adalet, herkes için adalet! Hiçbir düş yarım kalmayacak."

 

ESP Samsun il temsilcisi Fatma Şen Çelik'in açıklamasından sonra gençlerde açıklamalarda bulundular. 

 

Suruç'ta yaşamlarını yitiren hunharca katledilenleri isimleriyle birlikte andılar.

MERT CÖMERT:

Mert Cömert, 1996 yılında Samsun'da dünyaya geldi, Bafra ilçesinde ailesinin tek çocuğu olarak onlarla birlikte yaşıyordu. Bafra Demir Çelik Meslek Lisesinde okudu. Üniversite sınavına girmişti, tercihlerini hep Kürt kentlerindeki üniversitelerden yaptığını söylemişti. Karadeniz'le bir kısmına hakim olan ve geneliyle özleştirilen ırkçı havadan çok rahatsızdı. Özellikle Kürt mevsimlik işçilerine yönelik tavırlardan hoşlanmıyordu. Arkadaşına göre Kürt işçilerin Karadeniz'de yaşadıklarına karşı çıktığı için düşmüştü yola; "Karadenizlilerin de mücadele ettiğini görsünler istiyorum" demişti.

SGDF'nin (Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu) Kobanê'nin yeniden inşası için başlattığı kampanyayı sosyal medyadan görüp çıktı yola. Örgütlü değildi ama kendini örgütleyebilmişti.

Kobanê'de halaydan çok horona yer vermek istedi, Karadenizli gençlerin de orada olduğunu göstermek istedi. Çünkü halkların kardeşliğine inanıyordu. İnandığı bir diğer şey ise bir gün Karadeniz'de sosyalizmin hakim olmasıydı. "Samsun'dan bir Mahir Çayan, Fatsa'dan bir Fikri Sönmez, Giresun'dan bir Harun Karadeniz, Gümüşhane'den bir Kemal Pir, Trabzon'dan Bir Sinan Kukul, Artvin'den bir Kazım Koyuncu daha neden çıkmasın? Ben inanıyorum Karadeniz'de barış, halkların kardeşliği kazanacak" demişti.

Suruç'taki saldırıda yaralandıktan sonra hayatını kaybeden son kişi oldu. Küçücük bir fidandı toprağa düştü. Tıpkı kendi ile aynı yaşta olan Ali İsmail Korkmaz gibi o da ölümsüzleşti. İsmini Karadeniz'in unutulmazları arasına yerleştirdi. Karadeniz'den Kobanê'ye kardeşlik köprüsünün bir parçası oldu.

KORAY ÇAPOĞLU

Cebindeki parayı her kuruşuna kadar paylaşan, direniş alanlarında emekçiliğiyle öne çıkan Koray için tek kişi "yoruldu", "işten kaçtı" demiyor. Zira Koray'la ilgili kurulan en sık cümle "sanki bu dünyanın insanı değildi" oluyor.

Validebağ'ın isimsiz kahramanlarından; Devrimci Trabzonspor'u her daim gönlünde taşıyan, doğa talanına karşı protestolardan işçi cinayetlerine karşı eylemlere, Siyonist İsrail'in Filistin'e yönelik soykırımına karşı mücadelenin tavizsiz isimlerinden Koray Çapoğlu, adımladığı sokaklardan koparılalı on yıl oldu.

Koray, Antikapitalist Müslüman'dı. Egemenlerin inancından değildi. Saltanatı savunan dinden değildi. Devrimci peygamberlerin izini takip ediyordu. Koray öldürmek için değil yaşatmak için güzel bir yolculuğa çıktı. Onunla Filistin'deki İsrail ablukasına karşı yapılan eylemden Soma'da katledilen işçilerin anmalarına kadar birçok eylemde yer aldı. Ailesi AKP'li olmasına rağmen Koray o çemberde yer almadı ve ezilenlerin yanında olmayı tercih etti. Bazen mücadelenin insanlara ihtiyacı olur bazen de insanların mücadeleye. Koray'ın mücadeleye ihtiyacı vardı. Kendini ifade edebilecek, ruhunu, düşüncelerini özgürce ifade edebileceği mücadele alanlarını seçmişti" diyor onu tanıyanlar.

Koray'ın yolculuğu, Karadeniz'den Rojava'ya kurulan bir kardeşlik köprüsüydü. Ancak ailesi, akrabaları bu köprüyü sağlamlaştırmak yerine yıkmak istedi. Koray'ın cenazesi, götürüldüğü Of'ta apar topar defnedildi, arkadaşlarına, dostlarına bir vedalaşma hakkı bile tanınmadı. İnsanların yasları yarım bırakıldı.

AYDAN EZGİ SALCI: 

Anlamak ve anlaşılmak için delicesine bir istek vardı içinde. LGBTI+ mücadelesini gönülden destekliyordu, farklı yönelimlerin birbirinden uzakta tutulduğu, tanıştırılmadığı, birbirini dinlemesine ve anlamasına izin verilmediği bu dünyada yanlış bir şeyler olduğunu biliyor ve bir hetero olarak bu sorunu aşmayı kendine bir görev sayıyordu. 

Aydan Ezgi. "Bizler güneşin çocuklarıyız. Ölüme gülümseyerek gidenleriz. Ne döndürebilir ki bizi, ne korkutabilir ki? Gelin yarını ilmek ilmek biz örelim" diye yazdı ve Samsun'dan Kobanê'ye bir yol olduğunu, eğer inat edilirse o yolun yürüneceğini ispatlar gibi çıktı yola.

LGBTI+ mücadelesini gönülden destekliyordu, farklı yönelimlerin birbirinden uzakta tutulduğu, tanıştırılmadığı, birbirini dinlemesine ve anlamasına izin verilmediği bu dünyada yanlış bir şeyler olduğunu biliyor ve bir hetero olarak bu sorunu aşmayı kendine bir görev sayıyordu. Bir kitap çalışması vardı bu konuda, yarım kaldı. Loren tamamladı kitabını, Gökkuşağından Ezgi'ye Mektuplar… İz bırakarak yürüyünce insan, yolda düşse de yolu tamamlanıyor işte bir şekilde.

"İyi ki böyle yaşadım" dedirten bir hayat yaşadın Ezgi. Verdiğin tüm kavgalar mutlu yarınlar içindi.

ALİCAN VURAL:

Alican Vural, erken yaşlardan itibaren devrimci düşüncelerle şekillenen bir yaşamı benimsedi. Lise yıllarında DEV-LİS ile tanışarak toplumsal eşitlik ve özgürlük için mücadele etmeye başladı. Üniversite yıllarında ise mücadelesini daha da derinleştirerek Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'na (SGDF) katıldı ve devrimci hareketin bir parçası oldu.

Alican, devrimci mücadelenin her alanına katkı sunarak, toplumsal eşitsizliklere karşı durdu. "Daha çok okumalıyım, daha çok devrimci olmalıyım, daha çok çalışmalıyım" diyerek, kendini sürekli geliştirdi. O, sadece bir devrimci değildi; yaşamı, tüm insanlık için bir mücadelenin parçasıydı.

Alican Vural, devrimci mücadeleye hayatını adayan bir gençti. Onun yaşamı, devrimci bir kararlılığın ve insanlık için özgürlük arayışının simgesi olarak anılacak. "Fikirlere kurşun işlemez" diyerek, geride idealleri ve cesur bir mücadele bıraktı. Bugün, Alican'ın anısı, devrimci gençliğin mücadelesinin bir ışığı olarak yaşamaya devam ediyor.

CEMİL YILDIZ:

 Lise yıllarından itibaren devrimci yaşadı. Devrimci düşüncelerle, Kastamonu'da Abdurrahmanpaşa Lisesi'nde okurken tanıştı.

Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi'nde okudu, öğretmen oldu. Ancak siyasi çalışmaları nedeniyle öğretmenlik yapamadı. 12 Eylül darbesinden kısa süre önce, Diyarbakır'da hapishanedeydi. 12 Eylül döneminde de 4,5 yıl Elazığ hapishanesinde tutuldu. Burada yaşanan isyan nedeniyle verilen 3,5 yıl hapis cezasını, Bartın ve Sinop hapishanelerinde tamamladı.

Sonrasında ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşti. Geçinebilmek için lokantacılıktan gelinlik dikimine kadar çeşitli işler yaptı. Ancak devrimci mücadele her daim hayatının bir parçası olmaya devam etti. Kurucuları arasında yer aldığı Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin (ESP) çeşitli alanlarında çalışma yürüttü. ESP Esenler İlçe Başkanlığı yaptı. Devrimci tutsaklarla dayanışma çalışmaları yürüttü. Partisine ve yoldaşlarına olan bağlılığı, "devrimin hamalı" olarak genç yoldaşlarına yol göstermeye devam ediyor.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —