Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- KESK’in iş kollarından ESM, SES ve YAPI-YOL-SEN bir araya gelerek ortaklaşa satın aldıkları dairenin açılışı yapıldı.
Pazartesi’den itibaren KESK ve bağlı sendikalar toplu sözleşme sürecine hazırlık kapsamında şimdilik üç ayı kapsayan bir örgütlenme ve sorunların tespitiyle ilgili bir çalışmayı başlattıklarını söyleyen YAPI-YOL SEN genel başkanı Gültekin Narinli özel olarak yaptığı açıklamasında şunları söyledi.
“Merhabalar. Karlı bir Samsun gününde Samsun'da şubelerimizin birlikte edindikleri şube merkezimizin açılışına geldik. Çok mutluyuz. Elbette kar kendi içinde bereketi ve temizliği de simgeliyor. Böyle bir günde böyle bir açılışın olması da anlamlı. Biliyorsunuz çok zorlu bir süreçten geçiyor ülkemizin emekçileri, işçi sınıfı. Dolayısıyla bu yoğun gündem içerisinde de ciddi bir mücadele programında aslında yeniden başladığımız bir süreci de içeriyor. KESK ve bağlı sendikalar toplu sözleşme sürecine hazırlık kapsamında şimdilik üç ayı kapsayan bir örgütlenme ve sorunların tespitiyle ilgili bir çalışmayı başlatıyorlar bu Pazartesi’den itibaren. Biz de bu çalışmanın bir parçasıyız. Biliyorsunuz ülkemiz uzun zamandan beri derin bir ekonomik krizin pençesinde ve bu ekonomik kriz ciddi bir biçimde özellikle emekçi kesimleri giderek fakirleştiren ve derin bir yoksulluğu dayatan bir süreç ve bu sürecin kısa vadede de çözülebileceğine dair bir belirtide görünmüyor. İşte Ocak ayında kamu çalışanlarına yüzde on bir elli dört, emeklilere de ortalama yüzde on beş civarında zam yapıldı. Ama Ocak ayı enflasyonu beş buçuk civarlarında çıktı. Dolayısıyla Ocak ayında verilen zammın bile yarısından fazlasının enflasyonuna eritildiği bir süreç yaşıyoruz.”
16 Milyon açlık sınırı altında yaşıyoruz
Ağustos ayında toplu sözleşme yapılacağını, toplu sözleşme dediğimiz şey kamu alanında çok derin bir problem olduğunu söyleyen YAPI-YOL SEN genel başkanı Gültekin Narinli açıklamasının bu bölümünde şöyle dedi.
“Bu da emeklileri ciddi biçimde fakirleştiren, yoksullaştıran bir süreci ortaya koyuyor. Dolayısıyla buna karşı bir mücadele, bütün işçi sınıfını tanımlayan sendikaların bir araya geleceği bir birleşik mücadeleye de ihtiyaç var. Belki de Mayıs ayına doğru, bizim KESK olarak talebimiz bu. Bu bir genel grev, genel direniş başlığı altında Nisan-Mayıs aylarında bir büyük eylemin de Türkiye'de yapılması gerektiğini düşünüyoruz. İşte bu ülkede on altı milyon emekçi açlık sınırının altında bir maaşla yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. Çok ciddi bir problem. 5510 sayılı yasayla 2008 yılından sonra işe giren arkadaşlarımız hem yıl olarak çalışma yılı olarak çok ciddi mağdur haldeler hem de eğer bugün 4 yıllık fakülte mezunu, bir kamu çalışanı 30 yıl çalıştıktan sonra emekli olduğunda bugünün rakamlarıyla 14-15 bin lira gibi bir emekli maaşına mahkûm olarak yaşamak zorunda. Dolayısıyla biz bu emeklilik maaşlarının ve ikramiyelerin düzeltilmesiyle ilgili de ciddi bir mücadele içerisinde olacağız. Ağustos ayında toplu sözleşme yapılacak. Toplu sözleşme dediğimiz şey kamu alanında çok derin bir problem. Biz en başından beri KESK olarak grevli toplu sözleşmeli bir sendikal mücadelenin doğru olduğunu inanıyoruz. Grev olmadan sendika olmaz diyoruz. Ama bu kadük sendika yasası ve hükümetin kendisinin kurdurduğu Memur-Sen, Kamu-Sen gibi kontra sendikalarla yapılan toplu sözleşmeler çok ciddi biçimde kamu çalışanlarının haklarının, özellikle ekonomik haklarının tırpanlanmasına ve fakirleşmesine neden oluyor. Artık bu tiyatronun, bizim hükümetle bizim sendikanın yapmış olduğu bu toplu sözleşme tiyatrosunun sona ermesi gerekiyor. Grev hakkında içeren bir toplu sözleşme yasasına ihtiyaç var bu ülkede ve biz de bunun mücadelesini önümüzdeki süreçte tekrar yükselterek gerçek sendikayla gerçek bir toplu sözleşme yapılmasının mücadelesini de sürdürmek zorundayız. İşimiz zor. Bunu biliyoruz ama bunu yapabilecek KESK’in hem tecrübesi deneyimi hem de kararlılığı vardır. Bu önümüzdeki süreci bu kararlılıkla geçmişten aldığımız deneyimle ve kararlılığımızla bu mücadeleyi yükselteceğiz. Biz başaracağımıza inanıyoruz. Bu derin yoksulluğa sebep olanların bu iktidardan gönderilmesiyle de ilgili bir mücadele yürütmek durumundayız. Yoksul halk kesimleriyle, emekçilerle birlikte bu ülkede emek, demokrasi ve barış mücadelesini bir arada yürütmeye kararlıyız.”