Haber: Hatun Özdemir
(SAMSUN)- SAMÇEP, Tarım Orkam-Sen, KESK ve TMMOB’un ortak İlkadım ilçesi Akbank Çiftlik şubesi önünde saat 18.30’da CHP’li Samsun Milletvekili Murat Çan’ın da katılımıyla düzenledikleri basın açıklamasını Tarım Orkam-Sen Samsun şube başkanı Erdem Avcı okudu.
Basın açıklamasını okuyan Erdem Avcı şöyle dedi.
“Mecliste aceleyle geçirilmek istenen bu yasa, toplumdan kaçırılırmıştır bir talan planıdır. 16 Haziran’da kamuoyunda hiçbir gerçek tartışma yapılmadan, alelacele Meclis’e sunulan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, yalnızca içeriğiyle değil, hazırlanış ve sunuluş biçimiyle de açıkça göstermektedir: Bu yasa, halktan değil; sermayeden yana hazırlanmıştır. İktidar, Meclis’in işleyişini bile hiçe sayarak bu kapsamlı düzenlemeyi yalnızca 3 gün içinde, 19 Haziran’da komisyon gündemine almıştır. Üstelik komisyon toplantısı, 26 saat boyunca aralıksız sürdürülerek, tasarının kamuoyundan kaçırılması ve jet hızıyla yasalaştırılması için adeta bir dayatma maratonuna dönüştürülmüştür. Bu süreçte, bu yasa tasarısından doğrudan etkilenecek olan köylüler, üreticiler ve emekçiler, komisyon görüşmelerine alınmamış, Meclis’in kapısı halka kapatılmıştır. Ama vazgeçmeyip tam 4 saat süren bir direnişin ardından, bir avuç köylü ve üretici, Meclis komisyonuna girmeyi ve seslerini duyurmayı başardı. Buradan bu koca yürekli insanları saygı ile selamlıyoruz.”
Yasa teklifi ne getiriyor, neyi götürüyor?
Tarım-Orkam-Sen Samsun şube başkanı Erdem Avcı açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü.
“Bu mücadele, yalnızca bir bölgenin değil, Türkiye'nin dört bir yanındaki tüm yaşam alanlarının, tüm halkın, tüm emekçilerin mücadelesidir. Kaz Dağları’nda altın madenine, Akbelen’de termik santrale, İkizdere’de taş ocağına, Munzur’da barajlara, Aydın’da JES projelerine, Erzincan’da siyanürlü madenciliğe, Cudi’de sessizce yanmaya terkedilen ormanlar için siper olanları, Artvin Cerattepe’de doğa talanına karşı direnen tüm köylüleri, Boyabat’ta maden açılmasına karşı mücadele yürüten tün Sinoplu yurttaşları, meslek örgütlerini ve yaşam savunucularını yürekten selamlıyoruz. Onların direnişi, yalnızca bir bölgenin doğasını değil; hepimizin ortak geleceğini koruyor. Bu mücadelelerin her biriyle dayanışma içinde olduğumuzu ilan ediyor, bu yasaya karşı duruşumuzu onların direncinden güç alarak büyütüyoruz. Yasa teklifi ne getiriyor, neyi götürüyor? Yüzeyde “yenilenebilir enerji yatırımlarının önünü açmak” amacıyla hazırlandığı söylenen bu yasa teklifi, gerçekte doğanın, tarımın ve kırsal yaşamın topyekûn tasfiyesini hedefleyen bir yağma planıdır. Zeytincilik Kanunu’ndan Mera Kanunu’na, Çevre Kanunu’ndan Elektrik Piyasası Kanunu’na kadar pek çok düzenleme, şirketlerin lehine olacak şekilde yeniden yazılmıştır. Zeytinlikler “taşınabilir” sayılarak maden ve enerji projelerine açılmak istenmektedir. Mera alanlarının “kamu yararı” bahanesiyle özel yatırımlara tahsisi kolaylaştırılmaktadır. ÇED süreçleri işlevsizleştirilmekte, kurumların sessizliği “olumlu görüş” sayılmaktadır. Kaçak tesislere af getirilmekte, izinsiz yatırımlar yasallaştırılmaktadır. MAPEG’e (Maden ve Petrol işleri Genel Müdürlüğü) olağanüstü yetkiler tanınmakta, bürokratik denetim mekanizmaları By-Pass edilmektedir. Kurulacak yeni bir “Üst Kurul” eliyle, Cumhurbaşkanlığı nezdinde tüm süreçler merkezileştirilmektedir. Maden sahalarında ki Rehabilitasyon zorunluğunun şirketler üzerindeki baskısı azaltılıyor. Bu düzenleme yasalaşırsa mevcut alanlarda ki tahribat daha da artacak. Yeni ruhsatlar çok kolay verilecek. Ormanlar, Meralar, Tarım alanları, Yeraltı su kaynakları yani bütün doğa kamu yararı adı altında sermayeye devredilecek. Hukuksuz projeler izinlendirilecek, denetimsizlik kalıcı hale gelecek. Bütün bu düzenlemelerin yansıra bu yasa tasarısında ilk defa yapılan bir uygulama ile tüm doğal kaynaklarımız başka büyük bir tehdit altında. Yasa tasarısındaki Geçici Madde; koordinat bilgisi olarak ifade edilen ancak gerçekte 36.000 hektarlık devasa bir habitatı, adrese teslim yaparcasına maden şirketlerine peşkeş çekiliyor. Burada ki Zeytinlik alanların taşınmasını, taşınamaması durumunda da aynı miktarda alanın başka yerlerde tesis edilerek mevcut zeytinliklerin yok edilmesine olanak tanınıyor. Tasarının gerekçe metinlerinde bu bölgede taşınacak zeytin ağacını sadece 85.000 adet olduğu şeklinde ki gerçek dışı bir rakamla yaşanacak tahribat hafifletilmeye çalışılıyor. Oysa sadece Yeniköy ve Kemerköy Termik santrallerine kömür sağlamak için şirketlere teslim edilecek olan 24.000 hektar alanın yaklaşık 4.000 hektarı zeytinlik. Sadece bu alanda 800-900 bin zeytin ağacından bahsetmek mümkün. Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Zeytinlik alanların taşınması mümkün değildir. Hiçbir bilimsel bakış açısı bunu kabul etmez. Yüzbinlerce dikili zeytin ağacının oluşturduğu ekosistem, toprağın yapısı, mikro kliması, çevresindeki bitki örtüsü, böcekler, kuşlar ve yerel su döngüsüyle birlikte bütünsel bir varlıktır. Ağaçları taşımak demek, o toprağın hafızasını, iklimini, biyolojik çeşitliliğini, yüzlerce yıllık üretim bilgisini de taşımak demektir. Tarımın sürdürülebilirliği, ağaçların değil, toprağın yaşamasıyla mümkündür. Zeytinlikler taşınamaz; çünkü onlar bir ürün değil, bir yaşam alanıdır. Bu yasa, tarım alanlarının enerji ve maden şirketlerinin ihtiyacına göre "yeniden düzenlenmesini" değil, tümüyle yok edilmesini hedeflemektedir” diye ifadelerde bulundu.