Ovacık Doğal ürünler Samsun şubesi tarafından “Doğa Dostu Tarım ve Kooperatifçilik” konulu panel düzenlendi.

Ovacık Doğal Ürünler Kooperatifinin Samsun şubesince düzenlenen “Doğa Dostu Tarım ve Kooperatifçilik” konulu panel Atakum ilçesi Hasan Ali Yücel  Eğitim, Bilim Sanat Merkezinde gerçekleşti.

GIDA ve TARIM 8.12.2024 00:53:00 0
Ovacık Doğal ürünler Samsun şubesi tarafından “Doğa Dostu Tarım ve Kooperatifçilik” konulu panel düzenlendi.

MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

(SAMSUN)-

Ovacık Doğal Ürünler Kooperatifi Samsun mağazasının çalışanları “Doğa Dostu Tarım ve Kooperatifçilik” konulu bir panel düzenlediler. Atakum belediyesi Hasan Ali Yücel Eğitim, Bilim Sanat Merkezinde bu akşam saat 18’de verilen Panelde Tunceli ve Ovacık eski belediye başkanı olan Fatih Mehmet Maçoğlu ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi bölümü öğretim üyesi Fatih Özden panelist olarak katıldılar.

Çok sayıda kitlenin katıldığı panelde Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım ekonomisi bölümü öğretim üyesi Fatih Özden “Agroekoloji Tarım-Gıda Sisteminin Çoklu Krizine Cevap Olabilir mi?”  Şunları ifade etti. 

“Ziraat mühendisiyim, ama bir taraftan da bu işin böyle eleştirel ekonomik politik, ekolojik politik tarafındayım ve aslında birazcık aktiviste araştırmacı olarak da kendimi tanımlamaya çalışıyorum. Dolayısıyla terminoloji bazen ziraat mühendisliğine kayacak, bazen diğer tarafa kayacak. Biz ziraat mühendisleri olarak Testisist diyoruz, tarım ilacı demeyi çok sevmiyorum. Kullanmak istemiyorum. Tarım zehirleri deniliyor. Dolayısıyla böyle git geller ile gidecek. Geçtiğimiz sene, Ankara’da genel merkez tarafından meslektaşlarımıza meslek içi eğitim, Tarım ve Gıda Etiği eğitimi gerçekleştirildi. O eğitime de katılarak birtakım paylaşımlarda bulunmaya çalışmıştım. Meslektaşlarımızdan şöyle bir şey rica etmiştik o zaman çünkü hepsi saha da çalışıyorlar. Bize örnek olaylar getirin onlar üzerinden etik konuları, bir masaya yatıralım konuşalım. Meslektaşlarımızdan birisi büyük uluslararası bir Testisist tarım zehirleri pazarlayan bir firmanın bölge sorumlusu. Bölge ziyaretleri çerçevesinde bir bayiye uğruyor o sırada da içeriye bir çiftçi geliyor. Çiftçi bayiden bir tarım zehri istiyor. Serada salatalık yetiştiriyor ve yaprak bitki için bir Testisist tarım zehri ve diyor ki, bir gün hasat süreli bir ilaç istiyorum. Zehir istiyorum. Her bir Testisist’in üzerinde   kullanıldığından sonra geçmesi gereken hasat için bir süre vardır. Bayi sahibi de diyor ki, 3 gün hasat süreli dışında bir tarım zehri yok. Tarım ilacı yok. Bu sefer de diğer bizim meslektaşımız, devreye girip çiftçiye bilgi aktarıyor. Bunun nasıl zararlı olduğunu, kalıntı açısından, hem doğa açısından zararlarını ifade ediyor ama çiftçimiz diyor ki, tüccar beklemiyor. Benim dolayısıyla zehri attıktan sonra bir gün sonra hasat etmem gerekiyor. O zehri alıyor ve kullanıyor. Bu örnek olaydan yola çıkarak aslında şöyle bir soru sormak gerekiyor. Buradaki çiftçi acaba baktığımız zaman kararı kendisi veriyor. Ama bu kararı özgür iradesiyle mi veriyor? Yoksa belli bir tahakkümün altında, belli bir baskının altında mı bu karar alınıyor? Sanırım üstat Marx diyor ki; “İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar. Ancak, bunu özgür iradeleriyle değil, kendi seçtikleri koşullarda değil, dolaysız olarak önlerinde buldukları verili geçmişten devralınan koşullar altında bunu yaparlar.” Dolayısıyla buradaki çiftçinin de aldığı kararda geçmişten nasıl koşullara, hangi koşullara devraldığına bir bakmak gerekiyor, geçmişten günümüze. Bu konuda literatürde böyle çok şey var ama geçmişi tarihi çok uzak tarihilere kadar götürebiliriz. Toparlayıcı olması açısından farklı sermaye birikim dönemlerine denk gelen birtakım hegemonik ilişkileri, üretim ilişkilerini, tüketim ilişkilerini birtakım kuralları, normları açıklamak için gıda rejimleri kavramı kullanılıyor. Bugüne kadar 1870’lerden itibaren 3 tane gıda rejimi tanımlanmış.  Özgür iradesiyle karar veriyor mu diye sorduk ya, sadece hangi zehri kullanacağı konusunda ne üreteceği ne kadar üreteceği, nasıl üreteceği, kim için üreteceği konusunda da özgür bu çiftçi. Geçmişten devrolunan koşullarla bunun kararını veriyor. 3 gıda rejimi tanımlanıyor birincisi Britanya’nın hegemonyasındaki geçen sömürgecilik dönemine ait, birinci gıda rejimi. İkinci gıda rejimi 2. Dünya savaşı sonrasında bizim endüstriyel tarım dediğimiz tarımda bu yoğun kimyasalların kullanılmaya başlandığı ve adına yeşil devrim denilen süreçle birlikte başlayan dönem ve Amerika Birleşik Devletleri’nin hegemonyasında yürüyen bir dönem, ikinci gıda rejimi. 3. Gıda rejimi ise bizim bugün içinde bulunduğumuz rejim.  1980 sonrası özellikle neoliberal politikalarla gündeme gelen ve 3. Gıda rejimi dışında birde şirketleşmiş gıda rejimi olarak ifade edilen rejimin içindeyiz. Biz bugünlerde, bu yıllarda, yani 1980 sonrasında. Buraya baktığımızda artık, Tarım-Gıda sisteminin içerisinde kamunun da buradan çekilmesiyle birlikte şirketlerin yoğun bir şekilde artık buraya girdiklerini görüyoruz. Benim buradaki çabam şu, bu neoliberal dönemdeki 1980 sonrası tarım gıda sisteminin fotoğrafını böyle bir ilk resimle özetleyebilir miyim onun çabasıydı” diye konuştu.   

Boğaza dayanan, gırtlağa dayanan makasın uçlarını açmamız gerekiyor.

Öğretim üyesi Fatih Özden açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü. 

“Bu 2018 ve 2020 yıllarında yapılan bir araştırmada şu anlamda kıymetli, Türkiye'nin 81 ilinde ve üzerinde çiftçiyle gerçekleştirilen bir şey. Yani bu aslında istatistik olarak temsil kabiliyeti olan bir örnek. Şimdi 2018 yılında sormuşlar çiftçilere, 5 sene öncesine göre kazanç değişiminiz nasıl? Arttı mı, azaldı mı yoksa aynı mı kaldı, değişmedi mi? Çiftçilerin çok büyük bir bölümü, Türkiye genelinde %61, bir de küçük, orta, büyük ölçüye göre vermiş. Ama ortalama olarak %61'i gelirinin azaldığını söylüyor, kazancının azaldığını. Aynı soruyu 2020 yılında 2019'a göre karşılaştırmaları istenmiş. Orada da çoğunluk, yine çiftçilerin büyük bir bölümü azaldı şeklinde cevap veriyor. Şimdi 2020, geldik 2024'e. 2024 yılında ne oldu acaba bu durum diye hani böyle bir düşündüğümüzde elimizde böyle bir araştırma yok belki. Ama bence çok önemli bir gözlem var. Hepimizin bence duyduğu, gördüğü, izlediği bir gözlem var. 2024 yılı çok enteresan bir yıldı. Tarım açısından, çiftçiler açısından. İlk önce Avrupa ülkelerinde başladı. Değil mi? Takip ettiniz büyük ihtimalle. Çiftçiler sokaktaydı. Bugün hala sokakta bu arada. Yani Almanya'sından Fransa'sına, İtalya'ya, Danimarka’ya, Romanya'ya, Hollanda'ya bakın yani içinde gelişmiş ülkeler, gelişmiş Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere çiftçiler sokakta eylemlilik koydu. Ve o günlerde dedik ki, ya Türkiye'de de çiftçi bu kadar zor durumda ama hiç sesi çıkmıyor. Derken derken bir baktık, Türkiye'de de farklı bölgelerde, farklı noktalarda çiftçiler eylem koymaya başladılar. Yani Türkiye'de işte 20 ayrı ilde ve bazı illerde birden fazla noktada çiftçiler sokaklara çıkarak artık geçinemiyoruz sesini yükseltmeye başladılar. Peki, çiftçiler bugüne kadar seslerini çıkartmadılar da bugün ne oldu da sokağa çıktılar? Veya Avrupa'da ne oluyor da böyle bir duruma geliyor diye baktığımızda, yine birazcık akademik tarafa kayıyoruz bu sefer. Şimdi, bir Hollandalı bir kır sosyoloğu var, Plopp diye. O 1950'den itibaren tarımdaki gelirleri ve toplam masrafları böyle bir şematize etmiş bir grafikte. Ve o grafikte diyor ki, 1950'den itibaren yukarıdaki eğri toplam gelirler, aşağıdaki ise toplam masraflar. Şimdi 80'lere kadar, 85'e kadar artmış artmış gelirler. Sonra 85'ten sonra yavaş yavaş böyle yataya, bakın neoliberal politikalarla yavaş yavaş yataya doğru kaymaya başlamış. Toplam masraflara baktığımızda gelmiş gelmiş artarak 85'te ivme kazanarak artmaya başlamış ve şu arada aslında çiftçinin karı var. Toplam gelirler, toplam masraflar. Yavaş yavaş azalmaya başlamış. Azalmaya başlamış ve artık 2000'li yılların 2010'dan itibaren baktığımızda toplam masrafların toplam gelirleri geçtiği dönemler artık böyle dalga dalga gelmeye başlamış. Bir şeye benzetiyor musunuz bunu? Makas gibi, değil mi? Makas gibi ve işte 2024 yılında artık o makas çiftçinin boğazına dayanmış durumda. Ve bize ciddi bir gıda güvencesi sorunu bekliyor önümüzdeki yıllarda. Bu sene bu fiyatı bulamayan çiftçilerin önümüzdeki yıl tarımdan uzaklaşması gibi bir riskle karşı karşıyayız ve bunun emarelerini görüyoruz. Nasıl görüyoruz? Orta Anadolu'da mesela İcar fiyatları, kira fiyatları düşmeye başladı. Bu aslında bir taraftan iyi çünkü çok spekülatif bir şey vardı, çok yükselmişti. Ama bugün düşmeye başlamasının temel sebebi artık o arazilerin ekilmek istenmemesi. Bu kiraları aşağıya çekiyor bugünlerde. Şimdi gelelim aslında o doğa dostu dediğimiz, benim başta Agroekoloji diye taşıdığım meseleye. Demiştik ya bir makastan bahsediyoruz, üst taraf gelirlerimizdi, alt taraf masraflarımızdı. Şimdi bizim o boğaza dayanan, gırtlağa dayanan makasın uçlarını açmamız gerekiyor. Bunun için gelirleri arttırmamız, masrafları da aşağıya çekmemiz. Bu işin masraflarını aşağıya çekmesinin, yani girdi maliyetlerinin azaltılmasının bir yolu olarak ve önemli de bir yolu olarak biz Agroekoloji’yi öne sürüyoruz, savunuyoruz, gündeme getiriyoruz. Üst tarafı ise gelirlerimiz. Orada da bugün çiftçinin karşı karşıya kaldığı mevcut piyasaları, pazarları aşacak alternatif birtakım pazarlar yaratma meselesi. Ben hani başkanımızla konuşmadım ama işte doğa dostlarım, kooperatifçilik şöyle bir iş bölümü oldu gibi geldi bana. Benim bugünkü rolüm bu işin alt tarafıyla ilgili biraz. Başkanımız da biraz üst tarafa herhalde ağırlık verecek. Şimdi alt taraf Agroekoloji. Agroekoloji dediğimiz şey aslında kullanılan o piyasaya dayalı birçoğu kimyasal olan girdilerin mümkün olduğunca aşağıya çekilmesi meselesi. Ama Agroekoloji deyince sadece böyle işte tarımda bir takım ekolojik yöntemler kullandık da doğa dostu ürünler elde ettik gibi düşünmememiz gerekiyor. Çünkü Agroekoloji dediğimiz kavram gıda egemenliği paradigmasıyla doğrudan doğruya ilişkili. Peki gıda egemenliği ne? Hani başta demiştim ya ne üretilecek ne kadar üretilecek, nasıl üretilecek, kim için üretilecek, buna kim karar veriyor demiştim. Bugünün aktörleri şirketler. Gıda egemenliği diyor ki bu aktörleri değiştirmek gerekiyor. Bu aktörlerin çiftçinin, köylünün ve tüketicinin kendisi olması gerekiyor. Karar verende, uygulayan da. Dolayısıyla gıda egemenliği böyle bir şeyi savunuyor” şeklinde konuştu. 

Üretim araçlarının toplum ve kamu durumu tersine aşağı doğru yürüyor.

Ovacık ve Tunceli eski belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu Doğa Dostu Tarım ve Kooperatifçilik üzerine yaptığı konuşmasında şöyle dedi.

“Ülkedeki tarım, ülkedeki yaşamın kalitesi ve ülkedeki özgürlükler çok baskılandığı, çok zor dönemin olduğu bir dönemler. Hala bu ülkenin geleceğiyle ilgili doğru şeylerden ısrar ederek bunu düzeltebileceğine umurumuzun daha da güçlü olduğunu birlikte bu işlerin daha da gelişebileceğini örgütlenerek bu işin üstesine gelebileceğimizi olan umudumuz çok daha büyük. Onu söylemek istiyorum. Şimdi 78 milyon hektar yüz ölçümü olan ülkenin, Türkiye'nin Üçte biri tarım arazisi. Yani 24-25 milyon hektar tarım arazisi var. Ama onlarca, yüzlerce yıldır bu sınırların bu durumu ve tarımdaki durumumuzun aslında bize bu yöne geldiğimizde hangi alana geldiğine dair bazı veriler vermek istiyorum. Şimdi düşünün. 78 milyon hektar alanının 25 milyonu tarım arazisi. Bu tarım arazileri sadece insanların tarım yapacağı alan olarak görmeyin. Mera ve benzeri şeylerin hepsinin içinde olduğu bir durum. 1950 yılında bu ülkede yaşayan insanların %50,6'sı tarım üzerinde istihdam ediliyor. Yaşamını bununla geçiyor. Ama 1923'e geldiğimizde veriler bunun sadece %14,8’i yani %15'i tarım üzerinde istihdamla gelişiyor. Yine o süreçte 25 milyon Tarım arazisi, üretime açık olan tarım arazisi sadece bugün en az 3 milyon hektar alan daha az tarımın yapıldığı bir duruma geldik. 1980'de 45 milyon nüfus varken bugün ülkede günlük yaşam nüfusu 100 milyon. Şimdi paralel bir şekilde yükselmesi gerekirken üretim araçlarının toplum ve kamu durumu tersine aşağı doğru yürüyor. Ve endüstriyel özellikle beslenme alışkanlıkları, endüstriyel tarımın artık yavaş yavaş kapitalist emperyalist sistemin büyük tepkilerin elinde geçtiği ve onların temel ihtiyaç ya da herkese yetebilecek değil  bir tüketim endeksi politikalarıyla bir metaya çevrilerek, aslında süreci kendi lehine çevirerek bütün üretim araçlarını, üretimi somut emek üzerinde soyut emeğe çevirerek burjuvaziye hizmet eden azalığın elinde toplayan ama büyük bir kesimin yani çoğunun bugüne geldiğinde ulaşamadığı bir duruma doğru evrildi. Peki niye oldu bunlar? Mesela 1980 diyoruz ya neoliberal politikaların 70'lerin ortalarında 80'lerle birlikte daha da ülkemizde böyle gerçekten de can alıcı bir noktaya evrildi. Neydi? Öncelikle 80'le birlikte dönüm başı küçük üreticiye ya da büyük üreticiye, dönüm başı Dünya Bankası'nda destekler verildi. Verilen desteklerde normalde, Kapitalist Emperyalist sistem hiçbir zaman, hiçbir zaman verdiğini denetlemeden, verdiğinin hesabını sormadan yaşamı sürdürtmez ve onu mutlak denetler ve hesap sorar. Ama bu alanda hiç, ama hiçbir şekilde bu alana dokunmadı. Bu alanda verdikleri destekleri denetlemedi, ekip ekilmediğine bakmadı bile. Ama istatistik bilgilere geldiğinde dönüm üzerinde bir hesaplamalara gitti. Ne dedi? Diyelim ki 3 milyon dekar alan üzerinde bir üretime destek verdiyse, 3 milyon dekar alan üzerindeki rekolteye bakarak oradan olan şeyi, hesabını, nasıl diyeyim, hayali hesaplar üzerindeki üretim ilişkisini geliştirdi. Neydi? Dedi ki, mesela benim başıma gelen bir şey söyleyeyim, burada bir örnek olsun diye, anlaşılsın diye. Ovacık’ta, biz 600 dönüm üzerinde nohut ve fasulye ekimini yaptığımızda, o bölgede o dönem 250 ton civarında, bir ürün elde edildi. Ama valiliğe sunulan bir sunumda İl Tarım Müdürlüğü, verdiği destek üzerinde ve dönüm üzerinde hesap yaparak 1790 ton ürün elde ettiğini, sunumunu yapınca ben çok şaşırmıştım. Yani o bölgedeki nohut ve fasulyenin %90'ını kooperatif, Ovacık doğal kooperatif tarafından alındığını. Ama bu bizim elimize geçmedi. Yani 1790 dönümüzde diyelim ki 80'i 90'ı 1600 ton demektir. Biz 250-300 tonun üzerinde hiçbir ürün elde görmemiştik bu bölgede. Aslında Dünya Bankası büyük tekellerin desteğiyle, vakıflarla benzer şeyler üzerinde burada ciddi bir üretimsizlik politikası aslında uygulamaya başladı. Öyle ki bakliyatta, tahılda, meyvede, sebzede, kanatlı ve diğer çeşitli hayvan türlerine yönelik de yavaş yavaş onların tekelleştirdiği, tek tip haline getirdiği, yerelliği ortadan kaldırmak ve kendisine bağımlı hale getirmeyle ilgili hiçbirimizin böyle çok kızdırmadan 40-50 yıllık, 60 yıllık sürece yayarak bugüne kadar getirdi.”

Kooperatifçilik onları ürkütmeye başladı

Fatih Mehmet Maçoğlu Hasan Ali Yücel Eğitim, Bilim Gençlik merkezinde yaptığı konuşmasını şu ifadelerle sonlandırdı.

“Bugüne kadar getirdikten sonra emperyalist ülkelerin, özellikle emek sermaye süreci içerisinde yavaş yavaş tohumlarla, fidelerle, fidanlarla hatta gübrelerle kendisini bağımlı hale getirmeye başladı. Eğer bugün ülkeyle ilgili güvenlik bir sorun söz konusuysa aslında tam da buna dem vurmak lazım. Çünkü insanlık İhtiyaç ve hak üzerinde kurulan çeşitli ihtiyaçlar ne olduğunu düşündüğünüz bir şey mi? Nedir? Mesela... Barınma bir ihtiyaç. Beslenme de bir ihtiyaç. Ama diyelim ki eğitim, sağlık buna bağlı haklar var. İnsanların refahı düzeni yükseltmek, geliştirmek... Daha iyi bir yaşamı sürdürmek için çeşitli detaylandırabiliriz. Ama yaşam içerisinde özellikle, beslenme ile barınma bir hakkı olmadığı takdirde, bunu engellediğin takdirde yaşamı tamamıyla sönümlemeye doğru yok etme anlayışına doğru götürmeye başlarsınız. Öyle ki, bu ürettiklerimiz nereye gidiyor takibine başladılar. Ya ne yapıyorsunuz siz diyor bu ürünler diyor, bizim dışımızdaki ürün nereye gidiyor, nereye gönderiyor? Çünkü tüccar da tefeciyi koruyor. Tüccar da tefeciyle aslında yaratmak istedikleri o emperyal kapital durumu ve gelecekteki büyük tekellerin şeylerini bugünden, yani dünden başlayan bugünden de gelecekte yaşatma çabası. Aman nafile. Toplum aydınlanıyor, toplum bilinçleniyor, toplum artık sağlıklı gıda diye tartışmaya başlıyor, iyi gıda diye tartışmaya başlıyor, biyo gıda diye tartışmaya başlıyor, ne bileyim biyolojik şey, organik gıda, doğal gıda diye yavaş yavaş toplumda bu meseleyle ilgili bilinç gelişmeye başlıyor. Bu onları ürkütmeye başladı. Onun için bu homurdanmada ki örgütlenme biçimi onların da sizin yani buna dair yaptığınız planın bir parçası mesela Ovacık Kooperatifi ya da Türkiye'de farklı bölgelerde yüzlerce kooperatif kurmaya başlayınca bizim de ülkemizin en başındaki insanlar tarım kredi kooperatiflerini yeniden canlandırmaya başladılar. Ama kendi şirketi gibi bir kooperatif çıktı. Yine şirketlere hizmet eden bir kooperatifçilik. Yani ihaleyle, ihaleyle daha ucuza ürün alma politikaları üzerindedir. Kooperatifçilik yapmaya başladılar. Ama artık kadın kooperatifleri, köy kooperatifleri, tarım kooperatifleri ülkede yüzlerce, alanda yüzlerce yerde gelişmeye de başladı. Bakın, bir tane kooperatifle başladığımız bir Ovacık kooperatifin şu anda yüz elliye yakın kooperatifle ilişkili 30-35 tane kendi kooperatif haline geldi. 150'ye yakında, 160'ya yakında kooperatifle ilişkilenmeye başladı. Ve önümüzdeki kooperatif kurmak yerine artık bundan sonra birlikler ve kolektifler düşünmeye başlar. Öyle. Tabii ki bununla bizim tek başımıza bu ülkeyi doyurabilme ihtimalimiz yok. Ama bir araya geldiğinizde, örgütlendiğinizde bunlar özellikle çözüm süresinde anlatacağım. Ve bu üretim Herkes, yani herkesi değil, birçok insanı mutlu ederken ama bir bölümü rahatsız etmeye başladı. Bir örnek vereyim. Ovacık'ta kadınlar patates ekimi yaptığında, Antalya'da büyük bir firma bize iki tır patates tohumu vermek istedi. Alım garantisi de verdi. Ama bizim tohumumuzu size verelim dedi. Çünkü özgün üretim anlayışı onları rahatsız ediyordu. Onların dışındaki üretim, onların tekerine çomak sokma anlamına geliyordu ve bunu engelleme çabaları içerisine girmeye başladı. Birçok tohum firmaları bizimle diyarı kurmak istedi. Biz size tohum verelim. Alım garantisi veriyoruz. Yani biz üreteceğiz. Onlar alacak, sonra bize 10 kat daha yüksek fiyata gelecek. Yani siz tüccar tefeciyi arada çıkarmayın, bizim sistemimizi bozmayın. Bozarsanız olmaz ki, biz azınlık aç kalırız. Çoğunluğun aç kalmasının bir önemi yok. Diğer bir metodu devam ettirmeye çabasıydı. Ama biz bunların hiçbirine, hiçbir şekilde onların yaptıklarını ya da söylediklerini yapmadık. Niye? Kooperatifteki üretici arkadaşlarımız, böyle diyelim ki kolektif bir demokrasi uygulandı, işte herkesin bir oyu oldu, herkes söz söyleyebildi. Bunu uyguladığında o üreten biz yöneten biz meselesi aslında orada. Kime niye ürettiğini kendi karar vermeye başladı. Hatta internet siteleri üzerinde ev teslimlerinden tutun, bulunduğumuz, bizde en çok talep edilen kentlerde kooperatif satış, tüketim kooperatiflerinin açılışına kadar, yeni yeni lojistik ve benzeri şeylerini de kurmaya kadar bir çalışma örmeye başladı” dedi.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Samsun’dan İktidara ve yandaş sendikalara dikkat edin masada bizde varız.

CHP Samsun İl Örgütü tarafından Yeliz lakaplı Ahmet Hamdi Çamlı hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

Tez-Koop-İş Sendikası Samsun şubesinden grev hazırlığı!

Samsun CHP İl örgütü; Partimiz, adaleti, şeffaflığı ve halkla yönetme kültürünü inşa eden umut merkezidir.

Samsun’da Değişim Elçileri grubundan Kocadağ’ın betonlaşmasına tepki.

TÜRK-İŞ işçileri yağmur altında AKP il başkanlığı önünde haklarını istediler!

KESK ve DİSK Emekli-Sen Samsun şubeleri; “Bir kez daha söylüyoruz, kaynak saraydadır, kaynak makam araçlarındadır!”

Tarım Orkam-Sen Samsun şube başkanı Erdem Avcı: “Birileri hala hiç sıkılmadan “tarihi başarı, tarihi kazanım” nutukları atmaya devam ediyorlar!”

BİRLEŞİK KAMU-İŞ SAMSUN ŞUBE BAŞKANI KUBİLAY ALTUNTAŞ: “TÜİK İSTATİSTİK DEĞİL HAZIROLDAKİ EMİR ERİ KURUMUDUR!”

KESK Samsun şubeler platformu: “Katliamlara ve ölümlere teslim olmayacağız!”

Samsun üniversite öğrencilerinden Leman dergisine destek!

TÜRK-İŞ Samsun temsilcisi Fatih Köymen: “Gerçekleri görmek istiyorsanız TÜİK’in raporlarına değil işçinin boş tenceresine bakın.”

CHP’li Samsun Milletvekili Murat Çan, Terme’de ki çeltik üreticilerinin sorunlarını dinledi.

DİSK Emekli-Sen Samsun ve Atakum Şubeleri adına başkanı Kutlu; “Kaynak var, zam yok, hakkımız var, tanıyan yok, adalet yoksa sendikamız var.

CHP Atakum İlçe örgütü tarafından Adalet Emek ve Demokrasi Forumu gerçekleştirildi.

DİSK Emekli-Sen Karadeniz şubeleri Samsun’dan sendikal mücadele çağrısında bulundular.

CHP Havza ilçe örgütünden emekliye, emekçiye, üreten çiftçinin sefaletine hayır yürüyüş ve mitingi!

CHP Çarşamba ilçe örgütünden siyasi ekonomik zulme son yürüyüşü

Yapı- Yol Sen Samsun Şube sekreteri, Uğurcan Albak; “Bugünkü kamu idaresi, liyakati ve mesleki başarıyı yok saymakta!”

Samsun Emek Barış ve Demokrasi Güçleri Orta Doğu’da ki emperyalist barbarlığın durması için yürüdüler

Tez-Koop-İş Samsun Şube başkanı Tarık Sayın güven tazeledi!

Tüm Bel-Sen Samsun Şubesinden İktidar ile yandaş sendika arasındaki 8. Dönem TİS için danışıklı dövüşe tepki!

Yol-İş sendikası 1 nolu şube başkanı Şaban Çılgın: “Maaşlarımızla 1 ayı değil, bir haftayı bile çıkaramıyoruz!”

SES Samsun şube başkanı Şuayip Zobalı; “Grevsiz toplu sözleşme yapmaya zorlanarak sendika hakkı sınırlandırılmıştır.”

Samsun’da ki SAMÇEP, Tarım Orkam-Sen, KESK ve TMMOB’dan Zeytin Yasasına tepki!

CHP Samsun il örgütünden “Ekonomi ve Güvenlik Politikaları” paneli!

SAĞLIK BAKANLIĞI’NA SESLENİYORUZ: HALKA VE SAĞLIK ÇALIŞANLARINA EZİYET OLAN BU YÖNETMELİĞİ GERİ ÇEKİN!

Samsun Üniversite öğrencilerinden İsrail’in İran ve Filistin’e saldırılarına tepki!

BES Samsun şube başkanı Bahtiyar Akıncı: “Yoksullaştırma politikaları en çok kadınları ve çocukları mağdur ediyor!”

CHP Samsun İl başkanı Mehmet Özdağ; “MESEM uygulaması çocuk emeğinin sömürülmesine iş cinayetlerine dönüştü.”

Yükleniyor

HÜRRİYETÇİ EĞİİTİM-SEN; BOŞ, ÇAPULCU VE MANİPÜLATÖR ÖĞRETMEN UNVANLARINI VERENLERİ UNUTMAYACAĞIZ!

ÇOCUKLARIMIZA BAYRAM SEVİNCİNİ YAŞATTIRMAYAN BU LİYAKATSIZLIKLA OKULLAR YÖNETİLEMEZ!

Eğitim-İş'ten tepki: Öğretmenlik meslek kanunu eğitim emekçileri için hüsrandır...

Panama'da bir gemide 616 paket kokain ele geçirildi: Varış noktası Mersin

Atakum Belediyesi’nde tüm personele PCR testi

2 ŞUBAT DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ

ÇİN'li YOLCU THY UÇAĞINDAN İNDİRİLDİ

DÜNYA KORONA VİRÜSÜNE KARŞI TEYAKKUZDA

Türk Bayrağına Irkçı Saldırı

Trump'tan 'yeni İran stratejisi' açıklaması

Samsun Ziraat Mühendisleri Başak Balosunda bir araya geldiler

Kuzey Kültürevi geleneksel kahvaltıda bugünde bir araya geldiler!

CHP Samsun gençllik kollarından; “Bilgi Teknolojileri Kurumu hakkında suç duyurusunda bulunuldu

Samsun’un Asarcık ilçesi Musaağa mahalle sakinleri fabrikanın atık sularından nefes alamıyoruz

ELİF KÖSE; VETERİNER HEKİMLER ŞİDDETE MARUZ KALIYOR, YETKİLİLER SADECE GEÇMİŞ OLSUN DİLEKLERİNİ İLETİYOR!

ADD SAMSUN ŞUBESİNDEN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI ETKİNLİKLERİ!

ROTARY’DE YENİ DÖNEM MOTTOSU; ‘DÜNYAYA UMUT OL’

SAMSUN DEVRİMCİ 78'LİLER DERNEĞİ BAŞKANI AKŞAN; DOSTALAR YOLDAŞLAR KARDEŞLER!

Mutluluğa yelken açtılar

BAFRA’DA YAMAÇ PARAŞÜTÜ KURSU BAŞLIYOR

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Samsun’dan İktidara ve yandaş sendikalara dikkat edin masada bizde varız.

CHP Samsun İl Örgütü tarafından Yeliz lakaplı Ahmet Hamdi Çamlı hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

TÜRK-İŞ işçileri yağmur altında AKP il başkanlığı önünde haklarını istediler!

KESK ve DİSK Emekli-Sen Samsun şubeleri; “Bir kez daha söylüyoruz, kaynak saraydadır, kaynak makam araçlarındadır!”

BİRLEŞİK KAMU-İŞ SAMSUN ŞUBE BAŞKANI KUBİLAY ALTUNTAŞ: “TÜİK İSTATİSTİK DEĞİL HAZIROLDAKİ EMİR ERİ KURUMUDUR!”

KESK Samsun şubeler platformu: “Katliamlara ve ölümlere teslim olmayacağız!”

Samsun üniversite öğrencilerinden Leman dergisine destek!

CHP Havza ilçe örgütünden emekliye, emekçiye, üreten çiftçinin sefaletine hayır yürüyüş ve mitingi!

Yapı- Yol Sen Samsun Şube sekreteri, Uğurcan Albak; “Bugünkü kamu idaresi, liyakati ve mesleki başarıyı yok saymakta!”

Samsun Emek Barış ve Demokrasi Güçleri Orta Doğu’da ki emperyalist barbarlığın durması için yürüdüler

MERKEZ SAĞ PARTİ (MSP) SAMSUN’DA HIZLA ÖRGÜTLENİYOR

ÇYDD SAMSUN GENÇLİĞİNE SİBER GÜVENLİK KONUSUNDA PANEL!

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2